5 Temmuz 2013 Cuma

keşke beni böyle güzel sevmesen..



"Kulağını kalbime koyup dinlesen rahatsız olursun. Ben kaldıramıyorum artık." dedi ve hiç gitmediği o kentin sokaklarını dolduracak kadar ağladı adam. Bir zamanlar “Senin sevgin bulut gibi; ağırlıksız." dediği şeyi taşıyamıyordu artık. Kadın ise o gece kendi bile şaşıracak kadar soğukkanlı idi. Birkaç saniyelik bir duraksamadan sonra; “Sen erkeksin, güçlü ol. Ağlama." diyebildi yalnızca. Halbuki güçsüz olan, zavallı olan kendisiydi. O adam ağlayabildiği için güzeldi, bunları hissedebilecek kadar koca yürekli olduğu için iyiydi. Kadın ise kendine verdiği sözleri tutmakla meşguldü. Ağlamayacaktı artık, kimseye aczini göstermeyecekti. Sonra ağlamayı bile elinden aldıkları için o adamlara küfretti. İşlerin bu kadar karışık olmasına küfretti. Kendine küfretti. İçinden. İnsanın hiçbir şey istemeye takati olmaz ya bazen, tam öyleydi. Dedim ya, soğukkanlı idi o gece kadın. Yaşananlara değil de o adamın üzülmesine üzülmüştü. Sesinin o tonunu duymak istemiyordu. O hiç üzülmesindi. Telefonu kapatırken; "Keşke beni böyle güzel sevmesen." diye geçirdi kadın içinden.

#(s)öz 1

Evet, kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk.


Turgut Uyar

#(s)öz

Herkes mahcuptur kalbine karşı.

— İbrahim Tenekeci

25 Haziran 2013 Salı

bu a ş k bitmez(!)








insan genede ister birini filmlerdeki gibi sevmeyi ama hep filmlerde olur. 
- canım nerden biliyorsun belkide vardır. 
Senin köyde sevgilin varmıydı ? 
- Yok, Hee vardı bir Fatma onuda kaçırdılar. Senin? 
Yok. 
- Yaşar keş ? 
Onu sevmedim ki, çünkü biliyorum oda beni sevmedi. 
- Yoo seviyordur. 
İnsan sevdigini anlamaz mı ? 
- Anlar mı ? 
Anlar. 
- Yapma yaa 
Bir kadın anlar. 
- Çok mu anlar ? 
Çok anlar.



Bu aşk bitmez, bu aşk bitmez. 
Ömür biter bu aşk bitmez. 
Sevgiyle bakan bu gözler yalan söylemez!


pardon tuzu uzatır mısınız? - evet, buyrun suratınız..



teki olmayan çorapları giymeyi severim
çünkü onlar aynı insanlar gibidirler
çiftlerini bulmaya adarlar kendilerini
en çok öyle güzeldirler sanki
ama uçları ya da topukları yıprandı diye eşlerini beğenmezler
sonra yeni çiftler arar bedenleri
severim onları
ayaklarım onları yadırgamaz..
ama başkalarına hep komik gelir 
birbirine benzemeyen iki çorabın ayaklarımda birbirine sarılması..

---
mutluluk kimin sözlüğünde inşa edilmiş bir titaniktir!?
neden buz dağı gibi durur aklımızda bir şuursuz boşluk!?
neden tatmin olamaz insan
bu kadar fazla dibine sarmış ayrılıktan sonra
bu kadar asidi kaçmış bakışların ardında?!
---

- pardon, tuzu uzatır mısınız? 
- evet, buyrun suratınız...

Emre Gürcan










onarım



Bana getirilmişti.
Kırdım. —
Nasıl oldu bilmiyorum: galiba sallantılı, dengesiz bir yere koymuşum, yeterince dikkat etmeden; 
sonra, ters bir hareket etmişim — düştü, kırıldı... 
Yeterince düşünmemiştim üzerinde, demek.
Elimdeki, artık, birkaç iri parça ile birsürü ufacığıydı; bazısı, neredeyse, kırıntı, kıymık — öyle, dağılmış duruyordu... 
Tek tek bir yere topladım hepsini: Yokolmamalıydı.
Gittim, uygun bir zamk aldım.
Geldim, hepsini bir kağıt üzerinde düzenleyerek, biraraya getirmeğe başladım: 
şu parça, buna uyuyor mu; ya, bu, şuna... 
Zamanla, parçaların kopma noktalarındaki dokularının; ve zamkın, tutma ve yapıştırma 
niteliklerini, öğrendim.
Bazı parçalarsa yapıştırılamayacak kadar ufaktı; onların bulunmaları gereken yerlerde boşluklar 
oluştu. 
Tek tek yapıştırdım, yapıştırabildiklerimi. Çok uğraştım.
Sonunda ortaya aslının eğri-büğrü bir simgesi gibi bir şey çıktı — ve, şu tümce: -



Dikkatsizlik ederek düşürup kırdığın — sevdiğin kişinin izlerini taşıyan; senin için değerli— bir 
nesneyi, parçalarını tek tek toplayıp, dikkatle —saatlerce uğraşarak— özel olarak aldığın zamkla 
yapıştırıp, ortaya, orası burası eksik-gedik, yamru-yumru bir şey çıkar— ama eskisinden de daha 
değerlidir artık; çünkü, şimdi, senin izlerini de taşıyordur. 



Başka bir şey yapamazdım.




Oruç Aruoba