5 Ekim 2020 Pazartesi

İzledim - Clean with Passion for Now - Kdrama #Dizi



Tür: Romantik, Dram , Komedi 
Senarist: Aaengo (i) , Han Hee-Jung Yönetmen: Noh Jong-chan
Yapımcı: Jtbc , Park Jun-Seo , Kim Joo-suk 
Bölüm Sayısı : 16 
Yapım Yılı: 2018 
Dili: Korece 
Ülke: Güney Kore 
Başroldekiler: Kim You-jung,Yun Kyun-sang,Song Jae-lim 


 Konusu; 
Mysophobia (mikrop korkusu) olan bir adam (Yoon Kyun-Sang) ile kirliliğe aldırmayan bir kadının (Kim Yoo-Jung) arkasındaki aşk hikâyesini konu almaktadır.

 Yorumum; 
Biraz geç kalınmış bir dizi oldu benim için. Şu sıralar Türk televizyonlarında bolca izlediğimiz temizlik konulu diziler gibi bu da ilgimi çeken bir diziydi. Konusu üstte yazdığı için çok anlatmaya gerek aslında. Ben çok sevdim çoğu bölümlerini gülümsemekten agzım acıdı bile diyebilirim. Bizde genelde temizlik hastası olan kadınlara aşına olduğumuz için bir erkek olunca beni daha da çekti. Geleneksel kore dizilerinden di. Yine zengin erkek fakir kız mantığı vs. Bu tür hastalıkların çocukluktan geldiğini ve yenmek için çocukluğa inilmesi gerektiğini gayet net açıklamışlar. Sevdim, iyi ki izledim. Sizde izleyin. :)



29 Eylül 2020 Salı

Neden Ambalajlı Süt?

 

Çocukluğumda en sevdiğim şeylerden biri de  ben okuldan geldikten sonra yemeğimi yerken kapının çalması, sütçünün gelmesi ve annemin tencerelere doldurttuğu sütü kaynatmasıydı.  Niye derseniz, mis gibi tazecik sütü kaynadıktan sonra ılıtıp lıkır lıkır içmeyi çok severdim. Her ne kadar kaymağını ayırsam da o kaymak sonra birikir, kahvaltıda balla kavuşur, ekmeğime konardı. 

 

Sonra aradan yıllar geçti. Ben büyüdüm. Haliyle biraz azalttım süt içmeyi. Ama yine de hiç vazgeçmedim süt sevgimden. 

Eskisi gibi sütçü gelmiyor kapıya ama her yerde açıkta satılan süt görmeye başladım.  Neredeyse her köşe başında açık süt bidonları var. Her ne kadar kaynamış sütü bardağa koyup ılıttıktan sonra içmeyi özlesem de açıkçası ben açık süt almıyorum. Çünkü güvenemiyorum. Sizde de öyle mi? 

Açık sütlerin nereden geldiğini tam bilmiyorum. Bunca virüs, bakteri, mikrop ortalıkta dolaşırken ben bu sütleri güvenip alamıyorum. Bu konuda biraz araştırma da yaptım. Açık süt hakkında öğrendiklerim bu konudaki şüphelerimi haklı çıkardı. 

 

Öncelikle en şaşırdığım nokta şuydu; açık süt aldığımızda evde kaynatırken besin değerinde ve vitaminlerinde ciddi kayba neden oluyoruz. Zaten çocuklar ve yaşlılar sütü özellikle besin değeri için tüketiyor. Onu  da neden kaybedelim ki?  Ayrıca ambalajlı UHT ve pastörize sütler kontrollü bir şekilde ısıl işlemden geçtiği için besin değerini korurken, insan sağlığına zararlı mikrop ve bakterilerden arındırılıyor. Ama açık sütler denetlenmediği için bu sağlık riski hep var. Çok ürkütücü!

 

Bir de “ısıl işlem” kulağıma biraz garip gelmişti ki onu da araştırdım. Isıl işlem dediğimiz şey zaten tüm dünyada insan sağlığına zarar verme potansiyeli yüksek mikroorganizmaların sütten uzaklaştırılması amacıyla uygulanan bir teknolojik yöntem. Bu yöntem esnasında sütlere katkı maddesi de eklenmiyor. Ayrıca Isıl İşlem Görmüş İçme Sütleri Tebliği diye bir tebliğ var ve sütler bu tebliğe uygun olarak ısıl işlemden geçiriliyor. Tabii bir de işin teknolojik boyutu var. Isıl işlem olarak kullanılan pastörizasyon ve UHT teknolojileri, tüm dünyada kullanılan, sağlık otoriteleri tarafından da kabul edilmiş en ileri teknolojiler. Teknolojiye güvenmenin ve kendi faydamıza kullanmanın güzel bir örneği yani süt meselesi.

Ben bu nedenlerle ambalajlı sütleri tercih ediyorum anlayacağınız. Zaten açık süte en başında soru işaretiyle yaklaşırken, şimdi bu araştırmalarımla tamamen uzaklaştım, ambalajlı pastörize ve UHT sütlere güvendim. Eğer hala soru işaretleriniz varsa lütfen konuyu burada bırakmayın ve siz de biraz araştırın. 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

29 Haziran 2020 Pazartesi

İzledim - My First First Love - Kdrama #Dizi


Adı: My First First Love
Tür: Romantik
Yaratıcı:Oh Jin-seok,Kim Ran
Sezon : 2
Bölüm Sayısı : 8 / 8
Yapım Yılı: 2019
Dili: Korece
Ülke: Güney Kore
Başroldekiler: Ji Soo, Jung Chae-yeon, Jinyoung, Choi Ri , Kang Tae-oh ,Hong Ji-yoon

Konusu:
Yun Tae-o'nun bir grup arkadaşı, çeşitli kişisel nedenlerle onun evine taşınır. Burada aşkı, arkadaşlığı ve daha pek çok şeyi birlikte yaşarlar.


Yorumum:
Tae-o Song-i ile çocukluğundan beri beraber büyüdükleri için herkes onların o yakınlıklarını sevgili olarak sandıklarından üniversite hayatlarına kadar bu böyle devam etmiş. Lakin sevgili değil de kardeş gibi düşündüklerinden işler biraz karışmış olabilir. :) Song-i babası öldükten sonra Tae onun tam destekçisi olmuş her anında. Song-i nin annesi de borçları yüzünden evi ve kızını terk edince, Song-i zor zamanlar geçirir evi de icraya gidince.. Oda'ya kalacak yere ihtiyacı olur. Tae-o nun da evin de boş oda var derken, aynı anda 3 kişi kapıda beliriverir :D Ve Tae anlamadan evine yerleşirler. Song-i tabi gururlu olduğu için o kalmaz çünkü Tae istemez onları diğerleri az buçuk yüzsüz oldukları için Song-i ise o geceyi parkta vs. yerlerde geçirir. Diğer arkadaşı Tae'ya gerçeği söyleyince oda orada yaşar ve diğer arkadaşalrıyla birlikte güzel dostluklar biriktirirler. Tabi aşk'da karmaşık olur. Ama bu yakın arkadaşlar birbirlerine zaten aşıktırlar ama itiraflar çok geç gelir. :)
İzlediğim en yüz güldüren, somurtturan dizilerden oldu. Sevdim 1 gün de bitirdim ben. İzlemediyseniz Netflix'den izleyebilirsiniz. :)


2 Kasım 2019 Cumartesi

İzledim - Her Private Life - Kdrama #Dizi



Adı: Her Private Life
Tür: Romantik, Komedi
Yönetmen: Hong Jong-Chan
Senarist: Kim Sung-Yeon (roman)
Bölüm Sayısı: 16
Yapım Yılı: 2019
Dili: Korece
Ülke: Güney Kore

Konusu:
Dizi, bir fangirl olan Sung Deok-Mi (Park Min-Young) ve bu fangirl'e gönlünü kaptıran Ryan’ın (Kim Jae-Wook) etrafında dönmektedir. Deok-Mi, bir sanat müzesinde küratör (sergi düzenleyicisi) olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda bir idolün büyük bir hayranıdır ve bir fangirl olduğunu gizlemektedir. İş hayatında tamamen işine odaklanırken, özel hayatında bir fangirl olarak aktivitelere katılmaktadır. Bir gün, onun çalıştığı sanat müzesinde müdür olarak yeni çalışmaya başlayan Ryan, Deok-Mi’nin çifte yaşamını öğrenir.


Yorumum;
İlk olarak şu korelilerin fan girl'lükleri nasıl garip, heycanlı :D Hiç ileri düzey bir hayranlığım olmadığı için başlarda beni epey heycanlandıran dizi oldu. Son bölümlerinde aşırı sıktı.. Final de çok istediğim gibi olmayınca izlemesem de olurmuş dedim. Siz de ileri düzey hayranlıklarınız varsa fırsat verebilirsiniz. Ama izlemeseniz de olur yani.. Bilemedim çok çelişkiliyim :D

14 Mayıs 2019 Salı

İzledim - Şampiyon - 2018 #Film





Yayın tarihi: 7 Aralık 2018
Yönetmen: Ahmet Katıksız
Tür :  Dram,Spor, Biyografik
Ülke : Türkiye


Konusu :
Şampiyon, efsane yarış atı Bold Pilot sayesinde bir araya gelen Halis Karataş ve Begüm Atman arasındaki büyük aşkın hikayesini konu ediyor. Gerçek bir hikayeden uyarlanan filmde, Türk atçılığının önemli ismi Özdemir Atman’ın sahibi olduğu Bold Pilot, at yarışı ile ilgilenmeyenlerin bile sevgisini kazanan bir attır. Bold Pilot ve onun daimi jokeyi Halis Karataş, birlikte unutulmaz başarılara imza attılar. İkilinin 1996 yılı Gazi Koşusu’ndaki 2:26:22’lik rekoru hala geçilemedi. Bold Pilot'ın diğer bir başarısı da, Halis Karataş ve Begüm Atman’ın bir araya gelmesine vesile olması. Ünlü jokey ve Begüm Atman arasındaki destansı aşkın konu edildiği filmin yönetmen koltuğunda, Ahmet Katıksız oturuyor. Senaryosunu Katıksız ile Serkan Yörük’ün kaleme aldığı filmde ünlü jokey Halis Karataş’a Ekin Koç, Begüm Atman’a ise Farah Zeynep Abdullah hayat veriyor. Türkiye Jokey Kulübü eski başkanlarından Özdemir Atman’ı ise usta oyuncu Fikret Kuşkan canlandırıyor.


Yorumum :
Çok sevdim, çok ağladım, yüzümüzü güldüren bir film olmadı ama içimiz de sorgulamalara başlatan bir filmdi.. Bir at yarışının ardında ki kocaman 'aile' kavramının varlığını, hastalıkları.. Büyük ders içeren bir filmdi. İzleyin mutlaka..


13 Mayıs 2019 Pazartesi

XL-S Ürünleri ve Taylan Kümeli’nin Programı ile Bir Dönüşüm Hikayesi

                                             
Kendisini ve blogumuzu takip edenler bilirler; 29 Mart 2019 tarihinde danışanı Neslihan Hanım ile bir diyet yolculuğuna  çıkan Taylan Kümeli ‘Kilo kaybetmek, başlangıç ve bitiş kilonuz arasındaki beslenme davranışı değişikliğidir.’ sözünü sık sık hatırlatır.
Neslihan Hanım da Taylan Kümeli’nin bu sözünü içselleştirmiş olacak ki bir aydan kısa bir sürede sağlıklı beslenme ve egzersiz programına sıkı sıkıya uyarak tastamam 6.4 kilo verdi.
                                                

Taylan Kümeli’nin öğün atlamama, minimum 3lt su tüketme gibi önerilerine de mümkün mertebe uyum sağlayan Neslihan Hanım’ın verdiği kiloların 5’ten fazlası tamamen yağdan gitti.

Kilo verme yöntemleriyle haşır neşir olanlar anlayacaktır, kas kaybı olmadan kilo vermek sadece aç kalmak ve spor yapmak değil; dengeli ve sağlıklı beslenmeye dayanır. Neslihan Hanım’ın dönüşüm sürecindeki başarısının en büyük yardımcısı XL-S ürünleri oldu.

Taylan Kümeli ile yolculuğuna 70.3 kg ile başlayan Neslihan Hanım’ın bir aydan kısa sürede verdiği 6.4 kilonun, sadece 1.3 kilogramı su, kas kaybı ise hiç yok! Neslihan Hanım bunu, doktorunun kendisine önerdiği XL-S ürünleri sayesinde bu kadar kolay gerçekleştirebildiğini söylüyor.  XL-S Nutrition shake ürününü öğünleri arasında değiştirerek kullandığını; yağ tutucu özelliği olan XL-S Expert tablet ürününü ise yemeklerden sonra bol suyla tükettiğini belirten Neslihan Hanım,  XL-S ürünlerini sağlıklı kilo vermek isteyen herkese önerdiğini belirtiyor. 1 ay gibi kısa bir sürede bel çevresinden 11; basen çevresinden ise 9 cm incelebilmesini de XL-S’in etkilerinin yanı sıra; sporunu hiç ihmal etmemesine, suyunu düzenli içmesine ve Taylan Kümeli ile olan ilişkisini kesintisiz sürdürmesine bağlıyor.
                                                  
Neslihan Hanım’ı dönüşüm başarısından dolayı tebrik ederken bizi XL-S ürünleri ile tanıştırdığı için de kendisine teşekkür ediyoruz. Kendi dönüşüm hikayesini yazmak isteyenler XL-S Türkiye hesabından hem ürünlerle ilgili detaylı bilgiye ulaşabilir; hem de kullanıcıların dönüşüm hikayelerinden ilham alabilirsiniz.

Herkese dönüşüm hikayesinde, sağlık, huzurlu ve motivasyonu yüksek günler diliyoruz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

23 Kasım 2018 Cuma

Hamilelik, Doğum ve Lohusa Sendromu

Merhaba, 10 aylık bir erkek bebeği olan taze anneyim. 10 ay nasıl geçti şuan baktığımda anlamıyorum bile. Hayatımın bu önemli parçasını da blogum da neden paylaşmayayım dedim..
Hamilelik dönemim benim için sıkıntısız geçti diyebilir. Ne aşerdim, ne zorlandım. ( Eşim bu konuda şanslıymış :p ) Şeker ölçümü yaptırmadım. Daha doğrusu yaptırmadan önceki kan testim de şekerim çıktığını öğrenmiştim. Tek kötü yanı buydu hamilelik dönemimin galiba. ( ve hala devam ediyor bu şeker olayı maalesef :( ) Doğumum Şubat 4-8 arası değişiyordu. Bende zorlanmadığım için 37 haftalığa kadar çalışmaya devam ettim. Son haftamı tamamlamadan rapor almam gerekti tabi, bu dönem zarfında kullandığım şeker ilaçlarım epey iyi gelmişti ve şekerim düzene girmişti. Ta ki babamın kalp krizi geçirdiğini öğrenene kadar. Herşey çok hızlı seyretti Doktor kontrolünde şeker, tansiyon her ey karmaşıklaşmıtı yine, hemen rapora çıktım. Babamın hastane döneminde eşim ve annem babamla kalıyordu. Ve benim hastane çantam bile hazır değildi. Herşey alınmış ama ne koyulması gerektiğini bilmiyordum. Babam hastanedeyken annemle hazırladık çantayı. Babam ameliyata alınacağı sabah 7:00 hastanede olmamız, babamın yanında olmamız gerekirken gece gelen suyum, sabah 5:00 gibi doktorumu arayıp söylemem, hemen hastaneye geç demesi ve benim kafamda babam, bir yandan suyum, bebeğim korku bütün herşey birbirine girdi..( iyi ki o gece eşim babamın yanında değilde benim yanımdaymış. ) Acilen gittiğimizde, hemen yatış işlemleri başladı. Eşim, telaş-korku için de ben ondan da kötü haldeyim. Neyse ki hastane çantamız hazırdı. Ama hastane odası için hazırlanan her şşey evde kalmıştı , kapı süsümüz de buna dahil.. 2 ocak sabah 10:30 sezeryana alındım. 10:35 ameliyathaneden çıktım. Babamın ameliyat durumuyla ilgili kimse bana birşey söylemiyor. ameliyat öğleden sonra olucaktı tek bildiğim bu. Ailemi yanımda istedim. Ama istediklerim olmadı bir türlü. Buda böyle olacakmış dedim.. Öğlen 12:00 kardeşimle görüştük birşeyler ters gitmiş ameliyatı ertelediklerini söylemişti. Babam iyi dedi. Eşim de sürekli bir telefon görüşmesinde ama odada değil koridorda.. Sonra diğer kardeşimle görüştüğümde, babamın felç geçirdiğini ameliyatı bu sebeple ertelendiğini söyleyince... Ben ağlama krizlerine girdim.. Ama çok şükür felç erken anlaşıldığı için önleyebildiler ve hiç hasar kalmadan atlabildik. Babamın sesini ve ayaklanmış resmini görünce daha da rahatladım. Ama ailem yanımda yoktu-yanlarında ben yoktum diye çok kızgındım. Neye kimeydi kızgınlığım bilmiyorum aslında. Eve geçtiğimizde, babam hala hastanede yatmaktaydı. Annem yanımda yoktu. Ufak bir bebek.. dikişleri yeni sızlayan ben herşeyde ağlama krizlerine girdim ve çocuğum ağlaadığı her anda hiç uzanamadan ayaklanmak zorunda kaldım. Dinlenemediğim için vucudumun her yeri ödem yapmaya şişmeye başladı. 2. hafta da babamın ameliyatı ertelendi, ama 4 ana damar tıkalı olduğu için riskli olmasına rağmen eve gönderdiler ama doktor kontrolünde.. Babam ilk bizim eve geldi. Torununu görmek istedi. Öptü, öptü.. O an bin kez daha şükrettim. Kayınvalidemle olan bebek konusunda ki uzlaşamamalar lohusalık ve bu kadar stresle beni yıprattı ve benim dayanacak gücüm kalmadı.. Ağlama krizlerim sonrasında daha oğlum 2 haftalık annem ve hasta babam kardeşlerim bizde kalmaya başladılar. Hasta olduğu için geçmiş olsuna gelenler çoğalınca evine döndüler. Bizde oğlum ve eşimle birlikte bu sefer onlarda kaldık epey..Çünkü eşim beni bırakıp işe bile gidemiyordu. 40 gün boyunca neredeyse hiç gidemedi. Benim krizlerim azalmaya başladı dikişlerim alındı ve biraz daha iyiydim. Annem sayesinde uyudum ve bolca dinledim. Bütün şişkinliklerim inmişti. Sonrası oğlum beni hiç emmedi, sağmakla biraz verebildim.. Daha sonrasında komple mamaya geçtik.. Mamanın yaptığı gaz sorunlarıyla geceleri bolca boğuştuk. 3 ay sonra düzene girmesi-azalmasıyla rahat nefes aldık.. Ve bu serüvenim. Bu şekilde geçti.. Babam oğlum 4 aylıkken ameliyat oldu, ve başarılı geçti. Ayaklandı çok çok iyi.. Hayat güzelleşmeye başladı.. Uzun,üzücü bir kışın ardından güneş doğdu bahar geldi bize.. Şükürler olsun herşeye..

Bu konuda böyle kalsın, devamı gelsin mi siz söyleyin istedim. :)


Sevgiyle,
Reyhan.