2 Nisan 2014 Çarşamba

bir erkek(ğin) - bayan(nın) günü *.*

islamiyet:

:)


ah bu erkekler dedirten bir resim ^^
ve biz kadınlar gün de her ruh haline girdiğimiz doğrudur efendim.



Onbinküsürüncükez




Güneş batıyor onbinküsuruncukez
ve doğuyor sabahı garantiye alan ümit akşama

radyoyu açıyorsun kuşlardan kalan bir şarkı başlıyor bize

gök hapsinden kaçıp kaçıp konduğumuz kadar özgürlük
biliyorum sen de yıldızları sevmiyorsun öylece duruyorlar
o iyi dilekler de kaçırdığımız demlerin içinde duruyorlar
derken hiç tanımadığımız bir yerden es(!)

hayat bu kadar tutuk işte biz bu kadar çaresizken
ağlıyorsun
onbinküsuruncukez.

Göle yeni bir gemi gibi indirilirken
o ressamın yaptığı o resimde olmayan
ve yeterince yontulmayan bir heykelse taş
ancak bir şarkıyla tamamlanandan
kulaklarımıza dönerken işimiz hep mi bu kadar yaş!

durdurmam imkan dahilinde değil kalbimi ve sen…
varsın bir zaaf olarak geçsin kayıtlara
evden kaçmak isteyen çocuklarla büyüdüm ben.

Sorun değil kaldırımları şehirlerin içinden tartışabiliriz
bu da bizim kusurumuz olsun: açlığımıza kavgamızı bahane etmek
oh ki borsayı bombalamak isteyen adamlar bizim cemimizden
anahtar uydurulamaz kilidimize

normal şartlar altında bildiğin anormaliz
siparişin gecikmesi en çok garsonla tanışma imkanı sunar bize
sen durmadan gidersin ben tutar döndürürüm kalbini
uçak düşer kara kutu sehpa olur iki dem muhabbete

iplerinden boşanmış süratli bir trapez
kadar yangının var çadırı yırtıp çıkmaya
kanıyorsun
onbinküsuruncukez.

Affettikçe dertlenen
dertlendikçe affeden
iki ara bir dere
fasit bir dairede oturuyoruz sevgilim
söylenmeyen şeyler söyleyemediklerimiz
ağlanmayan şeyler ağlayamadıklarımız

babası ölen çocuklarla unutanlar köprüsünde
sürekli mektup bekleyerek yaşamaktan vazgeçmedik hiç
iyiydi işte
sahnenin dar mikrofonun bozuk üstümüzün yırtık olması
başka şarkılardan bu şarkıları söylememiz iyiydi.

Derdi olan ceketini çıkarmaya vakit bulamaz sanki
öpüşlerin hayali uykuların ninnisidir
bu kadar dağ bu kadar çıkılmak için sevda
evlerini yamaçlara kuranların rahatlığı rahatsız edicidir
ömrümü seninle bir otelde aidiyet kusarak
havluların ve yalnızca kapıların altından esen rüzgarların şahitliğinde

ömür seni seviyorum demek kadar geçicidir
topu topu bir gün çatallanıp çatlayarak susacak bir ses
anlıyorsun
onbinküsuruncukez.

Ne olacak kime ne

bir yerimizden yakalanmışız işte
anlamak en yapışkan yükü bu hayatımızın
yangında ilk yakılacak!

zihnin hayaletler doğuran arsız gebesi
sırat’ta ilk atılacak!

beni anlamanı öldür seni anlamamı bağışla
gözlerimiz ne kadar güzel ne kadar nefes nefes
herkeslere bakma herkesler havamıza astım

uzan tut kendine kalbinin tozlarını alacak bu bez
kalıyorsun
onbinküsuruncukez.

Bir şu yalnızlığın bastırdığı kanlı geçiştirmeler…
büyük sofranın içinde ne diye küçük sofralar açıyorsun?
çiçekleri öldürülmüş sanıyorsun onlar zaten ölüler
çiçekleri canlanmış buluyorsun ki vallahi canlılar

ara vermeden solan renklerin arasında
benim giderek daha da kırmızı olan bir kırmızım var
senin de olsun!

son sürat sana doğru koşarken beni vurdular
sen vurdun demiyorum ama beni vurdular
benim de bu kadarcık kurşundan geçmeyen bir yaram olsun.

Kimsenin olamadım

kimsem olmadı allah’tan ve anamdan başka
şartsız şurtsuz kim affettiyse hepimiz onunuz esasında

vurgunuz yarım kalana
kendimizle dargınız

ağlamak için insanın kendinden başka bir yari daha olmalı yarasında

her türlü galeyana hazırım
yeter ki düştüğüm zaman kalkmayayım
trensizliğimi yutuyor her defasında bomboş kalan bir gar
sabaha daha çok var ama biliyoruz ki bir sabah var
ölüp gideceğiz işte yetmedi mi o güzelim şarkılar
yetmedi mi bu kadar hayvanımıza bu kadar kafes

radyoyu açıyorsun kuşlardan kalma bir şarkı başlıyor yine

dönüyorsun
onbinküsüruncukez.



Alper Gencer.


17 Ocak 2014 Cuma

Samistal Yaylası - Yaşar Kurt #müzik

    Sevdaluk dizisini pek izlemiyorum ama bu bölümünü izlemiştim. :) arada denk gelirsem bakıyorum. Ne güzel seslendirmiş Yaşar Kurt oyy, durup durup bugun bunu dinliyorum. 


Sözleri şöyle;

Samistal yaylasinun
Neden erimez kari
Sevdumda alamadum
Böyle durdun ya hani

Yüksek dağlarun kari
Erimeden akarmi
Ben yürekten yanmişum
Ateş beni yakarmi

Çamlı hemşin deresi
Pazar hemşin deresi
Gene öyle akarmi
Akşamdan doğan aya
Nazli yarim bakarmi

Yöre: Hemşin
Yöresi : Rize

16 Ocak 2014 Perşembe

eskisi gibi - sabahatti ali

kadikoydekiev:

#siirsokakta #siirheryerde #siirligunler







Eskisi Gibi

Seneler sürer her günüm,
Yalnız gitmekten yorgunum;
Zannetme sana dargınım,
Ben gene sana vurgunum.

Başkalarına gülsem de,
Senden uzakta kalsam da,
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sanavurgunum.

Dağları aşınca başım,
Geri kaldı her yoldaşım,
Gerl sevgilim, gel kardaşım,
Ben gene sana vurgunum.

Gönlüm seninkine yardı,
Aynı şeyleri duyardı;
Ayaklarımız uyardı...
Ben gene sana vurgunum.



Sabahattin Ali

İzledim - Düğün Dernek #Film

       Merhabalar,

    Geçenler de Düğün Dernek filmine gittim(k). Türk Yapımı ve Komedi diyince aklımıza ilk gelen maalesef küfürlerle gülmece oluyor. Evet salon fulldu. Hiç boş yer yoktu. Fragmanı eğlenceliydi. Filmi pek beğendiğim söylenemez. Çalgı Çengi veya İşler Güçler gibi olmamıştı. Daha da iyi olabilirdi ama..
olmamış bu (!)

Daha güzel filmlerin bunun kadar hasılat yapmadığını düşününce ben üzülüyorum halimize..




film tanıtımı şöyle;


Yapımı:  2013 - Türkiye
Tür: Aile , Komedi
Süre: 106 Dak.
Yönetmen: Selçuk Aydemir
Oyuncular: Ahmet Kural , Murat Cemcir , Rasim Öztekin , Devrim Yakut , Barış Yıldız
Senaryo: Selçuk Aydemir
Yapımcı: Necati Akpınar



İşler Güçler dizisinin yönetmeni Selçuk Aydemir'in yazıp yönettiği, başrollerde ise Ahmet Kural ve Murat Cemcir'in oynadığı film. 2013'ün sonlarında gösterime girecek filmin çekimleri Erzincan ve Sivas'ta yapılmıştır.

Orta Anadolu'daki bir köy düğününde dünyanın çivisi çıkar ve planlanan evlilik sürprizler doğurmaya başlar...

Fragman;



8 Ocak 2014 Çarşamba

Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?

“Sonra o ilk meş’um soruyla kopuş başlar: Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?
Bu masumane görünen soru, içinde korkunç bir gizli argüman barındırmaktadır: Bu da sevginin ölçülebilir bir şey olduğu iddiasıdır.
Biliyor musunuz, çocuk o güne kadar bunu hiç düşünmemiştir bile.
O hayatı ve hayatın bir parçası olarak kendisini ve diğerlerini doğallıkla sevmektedir.
Ne ki, birden tartmaya başlar. Annemi mi daha çok seviyorum babamı mı?
Ve bir kez sevgiyi tartmaya başladınız mı kaçınılmaz bir biçimde onu araçsallaştırır, sevginizi silah olarak kullanmayı öğrenirsiniz.”


— Alper Canıgüz