23 Kasım 2018 Cuma

Hamilelik, Doğum ve Lohusa Sendromu

Merhaba, 10 aylık bir erkek bebeği olan taze anneyim. 10 ay nasıl geçti şuan baktığımda anlamıyorum bile. Hayatımın bu önemli parçasını da blogum da neden paylaşmayayım dedim..
Hamilelik dönemim benim için sıkıntısız geçti diyebilir. Ne aşerdim, ne zorlandım. ( Eşim bu konuda şanslıymış :p ) Şeker ölçümü yaptırmadım. Daha doğrusu yaptırmadan önceki kan testim de şekerim çıktığını öğrenmiştim. Tek kötü yanı buydu hamilelik dönemimin galiba. ( ve hala devam ediyor bu şeker olayı maalesef :( ) Doğumum Şubat 4-8 arası değişiyordu. Bende zorlanmadığım için 37 haftalığa kadar çalışmaya devam ettim. Son haftamı tamamlamadan rapor almam gerekti tabi, bu dönem zarfında kullandığım şeker ilaçlarım epey iyi gelmişti ve şekerim düzene girmişti. Ta ki babamın kalp krizi geçirdiğini öğrenene kadar. Herşey çok hızlı seyretti Doktor kontrolünde şeker, tansiyon her ey karmaşıklaşmıtı yine, hemen rapora çıktım. Babamın hastane döneminde eşim ve annem babamla kalıyordu. Ve benim hastane çantam bile hazır değildi. Herşey alınmış ama ne koyulması gerektiğini bilmiyordum. Babam hastanedeyken annemle hazırladık çantayı. Babam ameliyata alınacağı sabah 7:00 hastanede olmamız, babamın yanında olmamız gerekirken gece gelen suyum, sabah 5:00 gibi doktorumu arayıp söylemem, hemen hastaneye geç demesi ve benim kafamda babam, bir yandan suyum, bebeğim korku bütün herşey birbirine girdi..( iyi ki o gece eşim babamın yanında değilde benim yanımdaymış. ) Acilen gittiğimizde, hemen yatış işlemleri başladı. Eşim, telaş-korku için de ben ondan da kötü haldeyim. Neyse ki hastane çantamız hazırdı. Ama hastane odası için hazırlanan her şşey evde kalmıştı , kapı süsümüz de buna dahil.. 2 ocak sabah 10:30 sezeryana alındım. 10:35 ameliyathaneden çıktım. Babamın ameliyat durumuyla ilgili kimse bana birşey söylemiyor. ameliyat öğleden sonra olucaktı tek bildiğim bu. Ailemi yanımda istedim. Ama istediklerim olmadı bir türlü. Buda böyle olacakmış dedim.. Öğlen 12:00 kardeşimle görüştük birşeyler ters gitmiş ameliyatı ertelediklerini söylemişti. Babam iyi dedi. Eşim de sürekli bir telefon görüşmesinde ama odada değil koridorda.. Sonra diğer kardeşimle görüştüğümde, babamın felç geçirdiğini ameliyatı bu sebeple ertelendiğini söyleyince... Ben ağlama krizlerine girdim.. Ama çok şükür felç erken anlaşıldığı için önleyebildiler ve hiç hasar kalmadan atlabildik. Babamın sesini ve ayaklanmış resmini görünce daha da rahatladım. Ama ailem yanımda yoktu-yanlarında ben yoktum diye çok kızgındım. Neye kimeydi kızgınlığım bilmiyorum aslında. Eve geçtiğimizde, babam hala hastanede yatmaktaydı. Annem yanımda yoktu. Ufak bir bebek.. dikişleri yeni sızlayan ben herşeyde ağlama krizlerine girdim ve çocuğum ağlaadığı her anda hiç uzanamadan ayaklanmak zorunda kaldım. Dinlenemediğim için vucudumun her yeri ödem yapmaya şişmeye başladı. 2. hafta da babamın ameliyatı ertelendi, ama 4 ana damar tıkalı olduğu için riskli olmasına rağmen eve gönderdiler ama doktor kontrolünde.. Babam ilk bizim eve geldi. Torununu görmek istedi. Öptü, öptü.. O an bin kez daha şükrettim. Kayınvalidemle olan bebek konusunda ki uzlaşamamalar lohusalık ve bu kadar stresle beni yıprattı ve benim dayanacak gücüm kalmadı.. Ağlama krizlerim sonrasında daha oğlum 2 haftalık annem ve hasta babam kardeşlerim bizde kalmaya başladılar. Hasta olduğu için geçmiş olsuna gelenler çoğalınca evine döndüler. Bizde oğlum ve eşimle birlikte bu sefer onlarda kaldık epey..Çünkü eşim beni bırakıp işe bile gidemiyordu. 40 gün boyunca neredeyse hiç gidemedi. Benim krizlerim azalmaya başladı dikişlerim alındı ve biraz daha iyiydim. Annem sayesinde uyudum ve bolca dinledim. Bütün şişkinliklerim inmişti. Sonrası oğlum beni hiç emmedi, sağmakla biraz verebildim.. Daha sonrasında komple mamaya geçtik.. Mamanın yaptığı gaz sorunlarıyla geceleri bolca boğuştuk. 3 ay sonra düzene girmesi-azalmasıyla rahat nefes aldık.. Ve bu serüvenim. Bu şekilde geçti.. Babam oğlum 4 aylıkken ameliyat oldu, ve başarılı geçti. Ayaklandı çok çok iyi.. Hayat güzelleşmeye başladı.. Uzun,üzücü bir kışın ardından güneş doğdu bahar geldi bize.. Şükürler olsun herşeye..

Bu konuda böyle kalsın, devamı gelsin mi siz söyleyin istedim. :)


Sevgiyle,
Reyhan.


17 Kasım 2018 Cumartesi

Tektaş Yüzük Almaya Karar Verenlere Tavsiyeler



Günümüzde şıklığın ve zarafetin temsili olan tektaş yüzükler evlilik aşamasındaki çiftlerin dikkat etmesi gereken en önemli aksesuardır. Evlenme teklifi yapacağınız sırada kutusundan çıkarttığınız o muhteşem tektaş yüzük eşiniz olacak şanslı kişiyi heyecanlandırarak bambaşka bir mutluluğun içine girmesine neden olacak. Peki tektaş yüzük nasıl seçilir gelin birlikte bakalım.

Tektaş Yüzükler Neden Bu kadar Önemlidir?


Tektaş yüzük ile evlenme teklif etmek, 15. yüzyılda Avusturya Arşidükü Maximilian'dan günümüze kadar uzanan bir gelenek haline gelmiştir. Burada önemli olan eşinize değerli olduğunu, en güzelini hak ettiğini, ömür boyu saklayabileceği, hep yanında tutabileceği, gördükçe sizi, evliliğinizi ve sizin ona verdiğiniz değeri hatırlatacak bir aksesuar olmasından dolayı son derece önemlidir. Elmasın dayanıklılığı, zarafeti ve gösterişinden dolayı ise sonsuzluğu temsil ettiğine inanılmaktadır.

Pırlanta tektaş yüzüklerin bir diğer tercih edilme nedeni ise kesim şeklinden dolayı ışığı daha fazla yansıtarak dikkatleri üzerine çekmesi sayılabilir. Evlilik teklifi sırasında parıl parıl parlayan bir tektaş yüzüğün eşinizin elinde bırakacağı zarafeti düşündükçe siz de en az onun kadar heyecanlanmalısınız.

Tektaş Yüzüğü Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?

En iyi ve güzel pırlantayı seçebilmeniz için bazı kuralları bilmelisiniz. 4C kuralları olarak adlandırılan bu adımlara dikkat ederek siz de en iyi pırlantayı seçebilirsiniz. Bu adımlar; kesim (cut), berraklık (clarity), renk (color) ve karat (carat) şeklinde sıralanmıştır. Saydığımız özelliklere göre seçeceğiniz pırlantanın fiyatı değişiklik göstermektedir. Bu kurallar birbirleriyle bütün içinde olduklarından dolayı alacağınız tektaş yüzüğün şekli ve modeli de buna bağlı olarak değişecektir. Örneğin siz büyük bir pırlanta almak istiyorsanız, berraklığı biraz daha düşük modellere yönelebilirsiniz. Pırlantalarda berraklık, gözle ayırt edilemeyen bir durum olduğundan dolayı sadece kuyumcuların anlayabileceği biz özelliktir. Pırlanta renklerinin ise renksizden sarıya doğru bir renk skalası vardır. Daha uygun fiyatlar için bu iki maddeyi ele alabilirsiniz.

Pırlanta tektaş yüzükler kesimleri açısından oval, markiz, prenses, damla ve diğer şekillerde olabilir. Alacağınız alyans modelini göz önünde bulundurarak buna uygun bir kesime sahip tektaş yüzük almalısınız. Binlerce model arasında kaybolmamak için tektaş yüzükler sayfasını sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Pırlanta Sertifikasına Dikkat!

Günümüzde alacağınız pırlantanın mutlaka ama mutlaka sertifikası olmasına özen gösterin. Pırlanta sertifikası dediğimiz güvence; 4C kriterleri, taşın özellikleri, taşın cila kalitesi ve kesim simetrisi gibi alacağınız pırlantanın özelliklerinin yer verildiği bir güvencedir. Bu kâğıtta pırlantanızın satın alınma tarihi, rapor numaraları gibi diğer özellikleri de bulunmaktadır.

Pırlantanızın sertifikası olması son derece önemlidir. Olmasını asla dilemediğimiz bir hırsızlık olayı yaşandığında çalınan pırlantanın sertifikası olmadığı için kuyumculara direkt olarak satamazlar. Bu sertifika tüm dünyada geçerlidir ve pırlantanın sadece size ait olduğunu kanıtlayan bir belgedir. Bu yüzden pırlanta tektaş yüzüğe sertifikalı bir şekilde sahip olarak güvence altına alabilirsiniz.


10 Kasım 2018 Cumartesi

İzledim - The Haunting of Hill House - Tepedeki Ev 2018 - Yabancı #Dizi



Tepedeki Ev 1. Sezon
Yapım Yılı : 2018
Türü : Dram, Korku, Kitaptan Uyarlanma
Yönetmen: Mike Flanagan
Başroldekiler: Mchieil Huisman, Carla Gugino, Timothy Hutton, Elizabeth Reaser, Oliver Jackson-Cohen, Henry Thomas, Kate Siegel, Victoria Pedretti, Lulu Wilson, McKenna Grace, Paxton Singleton, Violet McGraw ve Julian Hilliard
Kanal: Netflix
Bölüm Sayısı: 10

Konusu;
Geçmiş ve günümüzden görüntülerle, dağılmış bir aile eski evlerinin akıldan çıkmayan anılarıyla ve onları o evden uzaklaştıran korkutucu olaylarla yüzleşir.


Yorumum; 
Korku filmlerinden gerçekten korkar ve izlemek istemeyen ben. 1 sezonu hemencik bitirmiş olman. Şaşkınlık yaratmadı değil. Korku dozundaydı. Dram-korku birleşince ortaya hiç sıkmayan birşeyler çıkmış. Her bölüm daha iştahlıydı, kendini izletti. Kırmızı odanın merakını son ana saklamaları güzeldi. 7 kişinin bu evde küçükken neler yaşadığını anlatan ve bunun etkilerinin diğer yaşlarında da etkilerini anlatmaları hatta gerçekmişcesine hayaletleri görmeleri vs. vs.  Ben sevdim. Diğer sezonları da gelir inşallah. :)